18.1.14
Dora'nın blogu
Fotoğraf: Koray Akten - 17.09.2013
Dora'ya bir de blog yapmış olalım ve meraklıları takip etme imkanı bulsunlar.
En önemlisi de kısmetse eğer o günleri gördüğünde bir yetişkin olarak kendi hakkında değerli bir arşive sahip olabilsin.
http://doraninhayati.blogspot.com/
20.09.2013
Herman Melville'den
işte edebiyat, işte yaratıcılık, işte ifade gücü:
"Ahab'ın takırtılı protez bacağının sesleri gemide duyulmaya başladı. Turlayıp duruyor, takma bacağının bıraktığı izlerle dolu güvertenin örselenmiş tahtaları üzerinde adımlar atıyordu. Bu tahtalar, onun yürüyüş adımlarının damgaladığı jeolojik taşları andırıyordu. Onun yarılmış, kırışık alnına yakından bakarsanız, orada bundan da tuhaf ayak izlerine rastlayabilirdiniz: sürekli uyanık, sabah akşam yürüyen, sabit bir düşüncenin izlerine..." - Herman Melville / "Moby Dick"
"Ahab'ın takırtılı protez bacağının sesleri gemide duyulmaya başladı. Turlayıp duruyor, takma bacağının bıraktığı izlerle dolu güvertenin örselenmiş tahtaları üzerinde adımlar atıyordu. Bu tahtalar, onun yürüyüş adımlarının damgaladığı jeolojik taşları andırıyordu. Onun yarılmış, kırışık alnına yakından bakarsanız, orada bundan da tuhaf ayak izlerine rastlayabilirdiniz: sürekli uyanık, sabah akşam yürüyen, sabit bir düşüncenin izlerine..." - Herman Melville / "Moby Dick"
Hayata iyi bakın
Blueman
20.08.2013
Moby Dick
Böylesine sıcak bir yaz günü, kahvaltıdan sonra yapılacak en güzel şeylerden biri, gölgede, vücudunda hafifçe terleyen yerlerine arada serinlik veren hafif esintide, iyi bir kitabın başarılı anlatımıyla, cümleler arasında yavaşça transa geçip, kitabın konusuna kendini kaptırmak ve kim bilir hangi coğrafyanın, hangi tarihin, nasıl da ilginç karakterleriyle birbirinden ilginç hayatlarına, diyaloglarına, düşüncelerine tanık olmak, dünyanın en güzel gezintilerinden birine çıkmaktır. Yattığın yerde bambaşka bir hayat yaşamış gibi olursun. Hiç bitmemesini istediğim 570 sayfalık kitabın 100. sayfası geride kaldı, henüz o efsanevi yolculuk öncesi hazırlıklar tamamlanmadı, karakterler ve mekanlar tanıtılıyor. Ünlü Amerikan kahve dükkanları zincirine adını veren ikinci kaptan Starbuck, gemisi Pequod'daki (marka için önerilen ilk isim de buymuş) hazırlıkların tamamlanmasına çalışıyor. Kaptan ise kamarasında, kim bilir neler düşünüp, hayalliyor ve kim bilir ne kadar heyecanlı. Büyük yolculuk birkaç sayfaya başlayacak, ben de çok heyecanlıyım.
Hayata iyi bakın
Blueman
10.08.2013
17.1.14
Hayatı anlamlandıran müzik
Hani daha çok gençlik dönemlerine mahsus bir şarkıcı / grup hayranlığı olayı vardır. Onların şarkılarında diğerlerinden farklı bir şeyler vardır sizin için. Belki bir tek şarkıyla vururlar sizi, sonra diğer şarkları da hayal kırıklığı yaratmaz ve gerisi hayranlığa doğru bir yolculuktur.
Gençken kasetlerini / CD’lerini heyecanla edinmiş, hani o kasete şarkı kaydettirilen, orijinal plakların siparişle getirtildiği, yurtdışından gelmesi yaklaşık 1 ay sabırsızlıkla beklenen plakların büyük bir heyecanla açılıp dinlendiği, her şarkıyı üst üste, defalarca, hatmedercesine dinlediğiniz yıllarda belki İngilizce kelime bilginizi de o şarkı sözlerini tercüme ederken arttırmışsınızdır. Odanızı süsleyen posterlerinde size avangart kıyafet ve makyajlarıyla, saç stilleriyle gülümseyen bu tanımadığınız insanlar, yavaş yavaş belki de en iyi arkadaşınız olurlar. Müzik ve şarkı sözleri vasıtasıyla o insanlarla ortak noktalarda ve hayallerde buluşulur. Gençlik sıkıntılarınız, özlemleriniz, aşk hayalleriniz o şarkıların nota ve sözleri arasında kimbilir hangi diyarlara gider, hangi alemlerde gezinir durur. Onların kıyafetlerine, takılarına, saç stillerine özenirsiniz. Ama belki de en çok şehir şehir, ülke ülke gezmeleri, konserlerinde yarattıkları o tüyler ürpertici ortam ve sevgi seline özenir, onlar gibi olmak, onlar gibi bir hayat sürebilmek istersiniz. Lisede sıranızın üzerine onların şarkı sözlerinden alıntılar kazırsınız. Tek kanallı TV’de eskaza onların bir konserden görüntüleri veya bir klipleri yayınlansa çılgınlar gibi sevinmiş, eğer tekrarına rastlama şansınız varsa evinizdeki uyduruk kayıt cihazının mikrofonunu TV’ye dayayarak çok kötü de olsa bir kayıt yapmış, sonra defalarca dinlemişsinizdir. Videonuz varsa onların görüntülerini kaydedip izlemek, hele şanslıysanız ve bir konser VHS kasetleri elinize geçerse keyiften dört köşe olmak ne güzel bir heyecandır.
Sonra hani “500 Days of Summer” filminde asansörde karşılaştığı kız, kendisinin kulaklıkla dinlediği The Smiths şarkısını kulaklıktan dışarı sızan melodiden tanıyıp “Aa The Smiths… The Smiths’i çok severim” dedikten sonra şarkıyı hafifçe mırıldanmasından çok etkilenen, belki de bir daha hiç görmeyeceği bu kızın ardından, asansörü terk ettiği anda hayranlık dolu gözlerle bakakalıp “o an”da aşık olan çocuk gibi hep aynı gruptan deli gibi hoşlanan ve aşık olacağınız bir kız hayal edersiniz. Aynı gruba hayran arkadaşlarınızla bir ortak noktanız daha olduğu için daha da yakınlaşırsınız.
Ve ahh o şarkı sözleri… O şarkı sözleri zamanla kafanıza kazınır. Hayatın benzer karelerinde “o şarkı”yı ve “o sözler”i hatırlarsınız. “I want somebody to share… share the rest of my life… share my innermost thoughts… know my intimate details” diyen şarkıyı bir gün hayatınızı birleştireceğiniz kıza adarsınız ve düğündeki ilk dans şarkısı olarak hayallersiniz. Bir yaz akşamüstü “I'm waiting for the night to fall… When everything is bearable… And there in the still… All that you feel is tranquility…” sözleriyle sakin geceye güzel hayallerle geçersiniz. Daha once “asla” deyip, yine yaptığınız bir hatadan sonra aklınıza “Never again… Is what you swore… The time before…” sözleri gelir. Ve daha niceleri…
Ve onlar müziğe başladıktan tam 33, siz onlarla tanıştıktan 30 sene sonra hala müzik yapıyor olmaları, hatta her album sonrası sizin şehre gelip o ezbere bildiğiniz şarkıları sizle birlikte söylemelerine tanık olabiliyor olmanıza şükredersiniz. İyi ki bu grubu sevmişim dersiniz. “Yaşlanmışlar abi” derken bir yandan da kendinizin de yaşlanmakta olduğunuzu hüzünle fark eder, sonra bir kez daha “ama herşeye rağmen şov devam ediyor, onlar sahnede, biz de şu sahne önünde aynı şarkıları, aynı coşkuyla ve derin hislerle söyleyebiliyor, dans edebiliyoruz” diyerek yine şükredersiniz.
İyi ki aşk var dersiniz. Yine onların aşağıdaki şarkılarında dedikleri gibi “Now I'm not looking for absolution… Forgiveness for the things I do… But before you come to any conclusions… Try walking in my shoes” hisleriyle, biten bir ilişkinin ardından o şarkıyı üst üste 10 kez dinleyip, gözyaşı akıttığınız o ilk gençlik yıllarınızı tekrar tekrar yaşarsınız.
“Yaşamak ne güzel” dersiniz.
Gençken kasetlerini / CD’lerini heyecanla edinmiş, hani o kasete şarkı kaydettirilen, orijinal plakların siparişle getirtildiği, yurtdışından gelmesi yaklaşık 1 ay sabırsızlıkla beklenen plakların büyük bir heyecanla açılıp dinlendiği, her şarkıyı üst üste, defalarca, hatmedercesine dinlediğiniz yıllarda belki İngilizce kelime bilginizi de o şarkı sözlerini tercüme ederken arttırmışsınızdır. Odanızı süsleyen posterlerinde size avangart kıyafet ve makyajlarıyla, saç stilleriyle gülümseyen bu tanımadığınız insanlar, yavaş yavaş belki de en iyi arkadaşınız olurlar. Müzik ve şarkı sözleri vasıtasıyla o insanlarla ortak noktalarda ve hayallerde buluşulur. Gençlik sıkıntılarınız, özlemleriniz, aşk hayalleriniz o şarkıların nota ve sözleri arasında kimbilir hangi diyarlara gider, hangi alemlerde gezinir durur. Onların kıyafetlerine, takılarına, saç stillerine özenirsiniz. Ama belki de en çok şehir şehir, ülke ülke gezmeleri, konserlerinde yarattıkları o tüyler ürpertici ortam ve sevgi seline özenir, onlar gibi olmak, onlar gibi bir hayat sürebilmek istersiniz. Lisede sıranızın üzerine onların şarkı sözlerinden alıntılar kazırsınız. Tek kanallı TV’de eskaza onların bir konserden görüntüleri veya bir klipleri yayınlansa çılgınlar gibi sevinmiş, eğer tekrarına rastlama şansınız varsa evinizdeki uyduruk kayıt cihazının mikrofonunu TV’ye dayayarak çok kötü de olsa bir kayıt yapmış, sonra defalarca dinlemişsinizdir. Videonuz varsa onların görüntülerini kaydedip izlemek, hele şanslıysanız ve bir konser VHS kasetleri elinize geçerse keyiften dört köşe olmak ne güzel bir heyecandır.
Sonra hani “500 Days of Summer” filminde asansörde karşılaştığı kız, kendisinin kulaklıkla dinlediği The Smiths şarkısını kulaklıktan dışarı sızan melodiden tanıyıp “Aa The Smiths… The Smiths’i çok severim” dedikten sonra şarkıyı hafifçe mırıldanmasından çok etkilenen, belki de bir daha hiç görmeyeceği bu kızın ardından, asansörü terk ettiği anda hayranlık dolu gözlerle bakakalıp “o an”da aşık olan çocuk gibi hep aynı gruptan deli gibi hoşlanan ve aşık olacağınız bir kız hayal edersiniz. Aynı gruba hayran arkadaşlarınızla bir ortak noktanız daha olduğu için daha da yakınlaşırsınız.
Ve ahh o şarkı sözleri… O şarkı sözleri zamanla kafanıza kazınır. Hayatın benzer karelerinde “o şarkı”yı ve “o sözler”i hatırlarsınız. “I want somebody to share… share the rest of my life… share my innermost thoughts… know my intimate details” diyen şarkıyı bir gün hayatınızı birleştireceğiniz kıza adarsınız ve düğündeki ilk dans şarkısı olarak hayallersiniz. Bir yaz akşamüstü “I'm waiting for the night to fall… When everything is bearable… And there in the still… All that you feel is tranquility…” sözleriyle sakin geceye güzel hayallerle geçersiniz. Daha once “asla” deyip, yine yaptığınız bir hatadan sonra aklınıza “Never again… Is what you swore… The time before…” sözleri gelir. Ve daha niceleri…
Ve onlar müziğe başladıktan tam 33, siz onlarla tanıştıktan 30 sene sonra hala müzik yapıyor olmaları, hatta her album sonrası sizin şehre gelip o ezbere bildiğiniz şarkıları sizle birlikte söylemelerine tanık olabiliyor olmanıza şükredersiniz. İyi ki bu grubu sevmişim dersiniz. “Yaşlanmışlar abi” derken bir yandan da kendinizin de yaşlanmakta olduğunuzu hüzünle fark eder, sonra bir kez daha “ama herşeye rağmen şov devam ediyor, onlar sahnede, biz de şu sahne önünde aynı şarkıları, aynı coşkuyla ve derin hislerle söyleyebiliyor, dans edebiliyoruz” diyerek yine şükredersiniz.
İyi ki aşk var dersiniz. Yine onların aşağıdaki şarkılarında dedikleri gibi “Now I'm not looking for absolution… Forgiveness for the things I do… But before you come to any conclusions… Try walking in my shoes” hisleriyle, biten bir ilişkinin ardından o şarkıyı üst üste 10 kez dinleyip, gözyaşı akıttığınız o ilk gençlik yıllarınızı tekrar tekrar yaşarsınız.
“Yaşamak ne güzel” dersiniz.
Hayata iyi bakın
Blueman
17.05.2013
16.1.14
I Went to the Ocean
Fotoğraf: Koray Akten
"I Went to the Ocean..."
I went to the ocean, questions on my mind...
The ocean replied kindly, "An answer you'll find."
"I'm unique, and I'm special, I'm one of a kind,
I'm beautiful, I'm sturdy, dependable and true......
and haven't you noticed?
You're all these things too."
Janice I Magro
I went to the ocean, questions on my mind...
The ocean replied kindly, "An answer you'll find."
"I'm unique, and I'm special, I'm one of a kind,
I'm beautiful, I'm sturdy, dependable and true......
and haven't you noticed?
You're all these things too."
Janice I Magro
Hayata iyi bakın
Blueman
05.09.2012
Dalınç
Fotoğraf: Koray Akten
Dalınç
Bir uzanayım dedim serin yorganına suların
Dalıp gitmişim yemyeşil bir düşe
Geçiyorum ışık tarlaları arasından...
Az ötede dalgın deniz anneleri
Yanım yörem sarmış cümle mahlukat
Su sakinleri
Ne sordukları var
Ne buyur ediyorlar
Daldıkça derine
Boy veriyor derinden o eski ahım
Soyunuyorum ne’m varsa
Donumu, dünümü
Diyorum dalga olsun, tuz, balık, yosun
Aranıza alın beni
Denize yazılmak istiyorum
Tam unutuyorum adımı
Soluk soluğa çarptım güneşe
Erdal Alova (1952)
Bir uzanayım dedim serin yorganına suların
Dalıp gitmişim yemyeşil bir düşe
Geçiyorum ışık tarlaları arasından...
Az ötede dalgın deniz anneleri
Yanım yörem sarmış cümle mahlukat
Su sakinleri
Ne sordukları var
Ne buyur ediyorlar
Daldıkça derine
Boy veriyor derinden o eski ahım
Soyunuyorum ne’m varsa
Donumu, dünümü
Diyorum dalga olsun, tuz, balık, yosun
Aranıza alın beni
Denize yazılmak istiyorum
Tam unutuyorum adımı
Soluk soluğa çarptım güneşe
Erdal Alova (1952)
Hayata iyi bakın
Blueman
04.09.2012
Hitchcock'un mutluluk tarifi
"Mr Hitchcock, what is your definition of happiness?"
"A clear horizon. Nothing to worry about on your plate. Only things that are creative, and not destructive. I can't bear quarrelling, I can't bear feelings between people. I think hatr...ed is wasted energy. And it's all non productive. [...] I know we're only human, we do go in for these various emotions, call them negative emotions.
But when all these are removed, and you can look forward and the road is clear ahead, and now you're going to create something. And that's as happy as I would ever want to be."
"A clear horizon. Nothing to worry about on your plate. Only things that are creative, and not destructive. I can't bear quarrelling, I can't bear feelings between people. I think hatr...ed is wasted energy. And it's all non productive. [...] I know we're only human, we do go in for these various emotions, call them negative emotions.
But when all these are removed, and you can look forward and the road is clear ahead, and now you're going to create something. And that's as happy as I would ever want to be."
Hayata iyi bakın
Blueman
17.07.2012
Tek başınalık
Fotoğraf: Koray Akten - 12.05.2012 - İznik Gölü
tek başınalık (yalnızlık)
...
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü biri
ve hiçbir şey yapmamaya karar verdi
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü bir öteki
ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü bir üçüncü
ve tek başına düşünmeyi sürdürdü
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü yüzbinler
ve tek başınalıklarını sürdürdüler
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü milyonlar
milyonlarcaydılar
ve tek başınaydılar
bu arada birileri
onlar adına
karar vermekteydi
tek başına olduklarını sananlar
topluca ortadan kaldırıldılar...
Ataol Behramoğlu
"İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığını bildikçe anlam kazanıyor."
Edip Cansever
tek başınalık (yalnızlık)
...
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü biri
ve hiçbir şey yapmamaya karar verdi
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü bir öteki
ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü bir üçüncü
ve tek başına düşünmeyi sürdürdü
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü yüzbinler
ve tek başınalıklarını sürdürdüler
ben tek başına ne yapabilirim
diye düşündü milyonlar
milyonlarcaydılar
ve tek başınaydılar
bu arada birileri
onlar adına
karar vermekteydi
tek başına olduklarını sananlar
topluca ortadan kaldırıldılar...
Ataol Behramoğlu
"İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığını bildikçe anlam kazanıyor."
Edip Cansever
Hayata iyi bakın
Blueman
14.05.2012
Dişi kuş
Fotoğraf: Koray Akten - 11.05.2012 / Netaş
Dişi Kuş
Kuru bir ot
gibi yaşıyorum ...
gözlerden uzak
patika bir yolun
kıyısında
Tek suçum
sap olamamak
baltanın
kanlı oyunlarına
Ama yine de
umut dolu kalbim
belki bir dişi kuş
taşır beni diye
daldaki yuvasına
Sunay Akın
Dişi Kuş
Kuru bir ot
gibi yaşıyorum ...
gözlerden uzak
patika bir yolun
kıyısında
Tek suçum
sap olamamak
baltanın
kanlı oyunlarına
Ama yine de
umut dolu kalbim
belki bir dişi kuş
taşır beni diye
daldaki yuvasına
Sunay Akın
Hayata iyi bakın
Blueman
11.05.2012
Kırlangıç
Fotoğraf: Koray Akten - Bafa Gölü - 23.04.2012
"bir kırlangıç gökyüzünde
maviye kanat çalmış
bir kırlangıç gökyüzünde...
sevincimin ortağı
kanat çalar mavilere
sıyırıp gider dağı"
Zülfü Livaneli'nin "Kırlangıç" parçasından
"bir kırlangıç gökyüzünde
maviye kanat çalmış
bir kırlangıç gökyüzünde...
sevincimin ortağı
kanat çalar mavilere
sıyırıp gider dağı"
Zülfü Livaneli'nin "Kırlangıç" parçasından
Hayata iyi bakın
Blueman
24.04.2012
Tomurcuklar
Fotoğraf: Koray Akten - Netaş bahçesi / Ümraniye - 20.04.2012
"Çatlamak üzre olan tomurcuklar
Güzel günler vadetmededir.
Ve bir kadın, şehir haricinde; ...
Otların üstünde,
Güneşin altında,
Yüzükoyun uzanmış;
Göğsünde ve karnında
Baharı hissetmededir."
Orhan Veli Kanık
"Çatlamak üzre olan tomurcuklar
Güzel günler vadetmededir.
Ve bir kadın, şehir haricinde; ...
Otların üstünde,
Güneşin altında,
Yüzükoyun uzanmış;
Göğsünde ve karnında
Baharı hissetmededir."
Orhan Veli Kanık
Hayata iyi bakın
Blueman
20.04.2012
Hoşuma gidiyor!
Fotoğraf: Koray Akten - Bostancı sahili - 08.04.2012
“Patron,” dedi, “taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlardır, bağırıyorlardır biz de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız?”
...
“İnsan ne zaman insan olacak be? Pantolonlar, kolalı yakalar, şapkalar giyiyoruz, ama hala katırız, kurduz, tilkiyiz, domuzuz. Bizde Tanrı’nın sureti varmış! Kimde? Bizde mi? Tuh suratımıza!”
...
“Biz dev bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaprağımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz; bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz; yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz olan insanlar yaprağın ucuna kadar varıyorlar, bu uçtan gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve bütün ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar...”
Durdum. Demek istiyordum ki: O andan sonra artık şiir başlar. Ama Zorba anlamayacaktı, sustum. O hırsla sordu:
“Ne başlar? Neden sustun?”
“...büyük tehlike başlar Zorba. Bazılarının başı dönüp sayıklar, bazıları korkup yüreklerini sağlamlaştıracak bir karşılık bulmak için çırpınır ve buna Tanrı derler. Bazıları da yaprağın kenarından uçuruma sakin sakin, korkusuzca şöyle der: ‘Hoşuma gidiyor!’”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...
“Patron,” dedi, “taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlardır, bağırıyorlardır biz de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız?”
...
“İnsan ne zaman insan olacak be? Pantolonlar, kolalı yakalar, şapkalar giyiyoruz, ama hala katırız, kurduz, tilkiyiz, domuzuz. Bizde Tanrı’nın sureti varmış! Kimde? Bizde mi? Tuh suratımıza!”
...
“Biz dev bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaprağımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz; bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz; yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz olan insanlar yaprağın ucuna kadar varıyorlar, bu uçtan gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve bütün ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar...”
Durdum. Demek istiyordum ki: O andan sonra artık şiir başlar. Ama Zorba anlamayacaktı, sustum. O hırsla sordu:
“Ne başlar? Neden sustun?”
“...büyük tehlike başlar Zorba. Bazılarının başı dönüp sayıklar, bazıları korkup yüreklerini sağlamlaştıracak bir karşılık bulmak için çırpınır ve buna Tanrı derler. Bazıları da yaprağın kenarından uçuruma sakin sakin, korkusuzca şöyle der: ‘Hoşuma gidiyor!’”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...
Hayata iyi bakın
Blueman
13.04.2012
Güzel kadın, ilkbahar, şarap
Fotoğraf: Koray Akten - Ancun Trinidad / Küba - 08.03.2012
“Hava değişti, yarın keşişleme var!” dedi. “Ağaçlarla birlikte, kızların göğüsleri kabaracak, bluzlarına sığmayacak... Şeytan icadıdır, namussuz ilkbahar!”
Sustu, biraz sonra, “Bu dünyada iyi olan ne varsa, hepsi Şeytan icadıdır” dedi. “Güzel kadın, ilkbahar, şarap... Bunları Şeytan icat etti; Tanrı da keşişleri, oruçları, adaçayını, çirkin kadınları yarattı. Yok olasıcalar!”
“İlkbaharda” dedi, “Şeytan egemendir. Kuşaklar laçka olur, bluzların düğmeleri açılır, kocakarılar iç çeker...”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...Devamını Gör
“Hava değişti, yarın keşişleme var!” dedi. “Ağaçlarla birlikte, kızların göğüsleri kabaracak, bluzlarına sığmayacak... Şeytan icadıdır, namussuz ilkbahar!”
Sustu, biraz sonra, “Bu dünyada iyi olan ne varsa, hepsi Şeytan icadıdır” dedi. “Güzel kadın, ilkbahar, şarap... Bunları Şeytan icat etti; Tanrı da keşişleri, oruçları, adaçayını, çirkin kadınları yarattı. Yok olasıcalar!”
“İlkbaharda” dedi, “Şeytan egemendir. Kuşaklar laçka olur, bluzların düğmeleri açılır, kocakarılar iç çeker...”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...Devamını Gör
Hayata iyi bakın
Blueman
06.04.2012
Deniz kıyısında yalnız başına yürümek
Fotoğraf: Koray Akten - 08.03.2012 - Ancun Plajı Trinidad Küba
"Denize vardım; kıyıdan kıyıya aceleyle yürüyordum. Deniz kıyısında yalnız başına yürümek güçtür; her dalga ve gökteki her kuş bağırıp insana borcunu hatırlatır. Başkalarıyla yürürken güler, konuşur, tartışırsın; gürültü olur, dalgalarla kuşların ne dediğini duymazsın; belki de o zaman hiçbir şey söylemiyorlardır. Sizin bir söz kalabalığının içinden geçmekte olduğunuzu görüp, susarlar.
Çakılların üzerine uzanıp gözlerimi yumdum. Acaba hayat nedir diye düşünüyordum ve onunla deniz, bulutlar, kokular arasında ne gibi gizli bir ilgi vardır. Sanki o da deniz, bulut ve kokuymuş gibi...”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...
Hayata iyi bakın
Blueman
30.03.2012
Papatya tarlaları
Fotoğraf: Koray Akten
Netaş bahçesi / Ümraniye - 22.03.2012
"hani çobanıydım
simsiyah saçlarının
hani umursamazdık ya
ellerimizden kayarken hayat ...
bana mısın demezdik
papatya tarlalarını yalayan rüzgara inat"
Mehmed Arif'in "Pusula" adlı şiirinden
Hayata iyi bakın
Blueman
22.03.2012
Ölmeden önce
Fotoğraf: Koray Akten - Malecon / Havana - 04.03.2012
“içimde yine kaçma isteği tutuşmuştu; kaçma zorunluluğundan değil, bu deniz kıyısında iyiyim, beni rahat rahat alıyor burası; hiçbir şeyim de eksik değil; ama şu istek beni yiyor: ölmeden önce elimden geldiği kadar çok toprak ve deniz görmek...”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" adlı romanından...
Hayata iyi bakın
Blueman
23.03.2012
Gerçek mutluluk
Fotoğraf: Koray Akten - Malecon / Havana - Küba - 12.03.2012
“Gerçek mutluluk budur; hiçbir yükselme tutkun olmadan bütün o tutkulu olduğun yüksekliklere erişmişsin gibi köpekçesine çalışmak. İnsanlardan uzak yaşayıp onları sevmek ve onlara gereksinme duymamak. Noel olunca, iyice yiyip içmek. Sonra bütün tuzaklardan yalnız başına kaçmak. Yıldızlar tepende, toprak solda, deniz sağda olsun ve birden kalbinin içinde hayatın son çabasını da tüketip masal olduğunu duyasın.”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından
“Gerçek mutluluk budur; hiçbir yükselme tutkun olmadan bütün o tutkulu olduğun yüksekliklere erişmişsin gibi köpekçesine çalışmak. İnsanlardan uzak yaşayıp onları sevmek ve onlara gereksinme duymamak. Noel olunca, iyice yiyip içmek. Sonra bütün tuzaklardan yalnız başına kaçmak. Yıldızlar tepende, toprak solda, deniz sağda olsun ve birden kalbinin içinde hayatın son çabasını da tüketip masal olduğunu duyasın.”
Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından
Hayata iyi bakın
Blueman
16.03.2012
Konuşmak
Fotoğraf: Koray Akten - 01.07.2011 - Syracusa / Sicilya
"Konuşmak" deyip geçmeyelim: begadang (Endonezya dili) sabaha kadar konuşmak, chovochovo (Zambia dili) herkes sustuktan sonra da konuşmaya devam etmek, glossalgos (Antik Yunan) dili ağrıyana kadar konuşmak, ho'oponopono (Hawai dili) konuşarak bir sorunu çözmek, samir (Farsça) gece ay ışığında konuşan kişi anlamlarına gelirmiş.
Metis 2012 Ajandası - "Olmayan Kelimeler"
Hayata iyi bakın
Blueman
23.02.2012
Sadece aşk
Fotoğraf: Koray Akten - 18.02.2012 - Caddebostan sahili
Sade... aşk... sadece aşk...
Hayata iyi bakın
Blueman
22.02.2012
Bahab
Fotoğraf: Koray Akten - Caddebostan sahili - 24.04.2010
"“BAHAB” beklenmeyen, ama belki uzun zamandır düşü kurulmuş, belki önceden hayal bile edilememiş bir karşılaşma anından duyulan geniş ve derin sevinci imliyor. Tesadüflerle büyüyen aşk gizemini korur. Ancak karşımıza çıkarak bizi sevince boğan her zaman bir insan değil, canlı ya da cansız başka bir varlık da olabilir. Denizin sonsuzluğuna bakıp adını koyamadığımız bir büyülenme hissini... anlamaya çalışırken denizin içinden ansızın zıplayan bir yunus bize selam çakar ve mutluluğumuzun hiç de anlamsız olmadığını bize doğrular. Kara dağların içinden yükselen bir kuşun ötüşü tedirgin geceye bir çıkış gösterir. Kimsenin anlamadığı, hatta alaya aldığı çocukluktan kalma kelimeler beklenmeyen bir yerde karşımıza çıkınca geçmiş yeniden renklenir. Öznelliğe dünyadan bir karşılık bulmak kadar büyük bir sevinç olabilir mi?"
METIS Ajanda 2012 "Olmayan Kelimeler"
"“BAHAB” beklenmeyen, ama belki uzun zamandır düşü kurulmuş, belki önceden hayal bile edilememiş bir karşılaşma anından duyulan geniş ve derin sevinci imliyor. Tesadüflerle büyüyen aşk gizemini korur. Ancak karşımıza çıkarak bizi sevince boğan her zaman bir insan değil, canlı ya da cansız başka bir varlık da olabilir. Denizin sonsuzluğuna bakıp adını koyamadığımız bir büyülenme hissini... anlamaya çalışırken denizin içinden ansızın zıplayan bir yunus bize selam çakar ve mutluluğumuzun hiç de anlamsız olmadığını bize doğrular. Kara dağların içinden yükselen bir kuşun ötüşü tedirgin geceye bir çıkış gösterir. Kimsenin anlamadığı, hatta alaya aldığı çocukluktan kalma kelimeler beklenmeyen bir yerde karşımıza çıkınca geçmiş yeniden renklenir. Öznelliğe dünyadan bir karşılık bulmak kadar büyük bir sevinç olabilir mi?"
METIS Ajanda 2012 "Olmayan Kelimeler"
Hayata iyi bakın
Blueman
21.02.2012
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)