"Kurosawa 1953 yılında filmografisinin en duygusal eserlerinden biri olan "İkiru / Yaşamak"a imza attı. Yaşam ve ölümü, birbirini bütünleyen iki olgu olarak açıklayan Tao düşüncesinden yola çıkarak, birkaç ay içinde öleceğini öğrenen bir memurun, hayatını anlamlı kılmaya çabalayışını anlatıyordu film. "Yaşamak"ta Freud'un izlerini bulmak mümkündü. Freud'e göre insan bir gün öleceğinin bilincinde olan tek varlıktı ve bu nedenle de hayattan beklentileri vardı. Ölüm sayesinde var olduğumuzun farkına varabiliyorduk. Filmin kahramanı Watanabe için de durum aynıydı. Öleceğinin farkına vardığında, aslında tüm zamanını bürokratik işlemleri organize ederek geçirdiğini, gerçekten heyecan duyacağı işlere zaman ayırmadığını anlıyor, kenar mahallelerden birinde bir çocuk parkı yapılmasına önayak olmaya çalışıyordu.
Sanatçı filmde hayatı, tilt makinesindeki toplara benzetiyordu. Her defasında makine içinde yalnız bir tur atan, mutlaka aşağı düşen, ancak her düşüşünde çarptığı zillerle, bambaşka bir müzik yaratan çelik bir top... Öyleyse ölüm korkusundan sıyrılmanın tek yolu, yaşamdan zevk almak, onu anlamlı kılmaktı. Filmin düşünsel yapısının bel kemiğini oluşturan şarkı da aynı şeyi söylüyordu: "Hayat çok kısa / Aşık ol sevgili bakire / Dudakların alken hâlâ / Ve tutkuların solmadan daha / Yarın hiç gelmeyebilir..."
Sanatçı filmde hayatı, tilt makinesindeki toplara benzetiyordu. Her defasında makine içinde yalnız bir tur atan, mutlaka aşağı düşen, ancak her düşüşünde çarptığı zillerle, bambaşka bir müzik yaratan çelik bir top... Öyleyse ölüm korkusundan sıyrılmanın tek yolu, yaşamdan zevk almak, onu anlamlı kılmaktı. Filmin düşünsel yapısının bel kemiğini oluşturan şarkı da aynı şeyi söylüyordu: "Hayat çok kısa / Aşık ol sevgili bakire / Dudakların alken hâlâ / Ve tutkuların solmadan daha / Yarın hiç gelmeyebilir..."
Çarptığınız zillerden gelen güzel sesleri hissettiğiniz günler ve "anlam"lı bir hayat dilerim...
Hayata iyi bakın
Blueman
18.11.2003
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder