“Yıllar
geçti, sevgili Manuel Valadares. Şimdi kırk sekiz yaşındayım ve zaman zaman,
özlemimde, hep bir çocuk olduğum izlenimine kapılıyorum. Birden ortaya
çıkıverecekmişsin, bana artist resimleri ve bilyeler getirecekmişsin gibi
geliyor. Hayatın sevilecek yanlarını bana öğrettin sevgili Portuga’m. Şimdi
bilye ve artist resmi dağıtma sırası bende, çünkü sevgisiz hayatın hiçbir
anlamı yok. Ara sıra sevgimle mutluyum, ara sıra da yanılıyorum; bu daha sık
oluyor.”

Akıllı
ve aynı zamanda haşarı ve duygusal da olan 5 yaşındaki Zézé’nin işsiz
babasından ve diğer kardeşlerinden yediği dayaklar, kovboy filmleriyle ilgili
kurduğu hayaller, şarkı sözü satarak ve ayakkabı boyayarak kazanmaya çalıştığı
paralar, arkasına takılmayı bir türlü beceremediği lüks arabanın sahibi
Portuga’dan önce “büyüyünce öldürmek isteyeceği” kadar nefret etmesi, ama sonra
aralarında doğan dostlukla hayatında ilk kez sevgiyi, onu kaybedince de acıyı
öğrenmesi ve tabii sahiplendiği ve Minguinho ismini koyduğu şeker portakalı
fidanıyla yaptığı hayali konuşmalar okuyan herkesi hangi yaşta olursa olsun
derinden etkilemeyi başarıyor.
Sevgi, ilgi ve hayallerin desteklenmesiyle
daha da güzel bu hayat...Hayata iyi bakın
Blueman
30.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder