Mike Figgis’in “Leaving Las Vegas” filminden bahsetmiştik daha önce...

Filmin bir sahnesinde adam barda deli gibi içmektedir ve bir kadınla tanışır. Onunla birlikte olmak ister ama çok sarhoştur ve kadın onu reddeder. Ertesi gün erken kalkmak zorunda olduğunu söyleyerek bardan ayrılırken kadın ona “Belki de bu kadar çok içmemelisin” der.
Adam şu cevabı verir:
“Belki bu kadar nefes de almamalıyım Terry”
Çünkü içmek onun için yaşamla eşdeğerdir artık. İçmekten vazgeçmek de ölümle...
Bu denli bağlı olduğumuz bir kişi, olay veya bir “şey” var mı? O olmazsa bir ölüden farklı hissetmeyeceğimiz, bizim için nefes almak kadar değerli olan bir şey. O olmazsa ölmezsin aslında, yaşam herşeye rağmen devam eder. Ama o varken öyle hissedersin işte. Muhtemelen yoktur değil mi?...
Hayatımızda tutku yok...
Belki de bu iyi bir şeydir. Tutku yakıcıdır aslında. Başta sahibini ateşler, havalara uçurur, coşkuya boğar, ama genellikle de kontrol edilemezdir ve sonunda sahibini yakar.
Onlar eski zamanlardaymış. Birbirini deliler gibi seven, sevdiğinin uğrunda ölümü göze alabilecek insanlar, sevgililerine, ailelerine, vatanlarına veya işlerine tutkuyla bağlı insanlar herhalde çok geçmişte kaldılar.
Ne güzel biz rahatız, güvencedeyiz.
Hayata iyi bakın
Blueman
04.04.1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder