16.1.14

Hoşuma gidiyor!


Fotoğraf: Koray Akten - Bostancı sahili - 08.04.2012

“Patron,” dedi, “taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlardır, bağırıyorlardır biz de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız?”

...

“İnsan ne zaman insan olacak be? Pantolonlar, kolalı yakalar, şapkalar giyiyoruz, ama hala katırız, kurduz, tilkiyiz, domuzuz. Bizde Tanrı’nın sureti varmış! Kimde? Bizde mi? Tuh suratımıza!”

...

“Biz dev bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaprağımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz; bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz; yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz olan insanlar yaprağın ucuna kadar varıyorlar, bu uçtan gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve bütün ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar...”

Durdum. Demek istiyordum ki: O andan sonra artık şiir başlar. Ama Zorba anlamayacaktı, sustum. O hırsla sordu:

“Ne başlar? Neden sustun?”

“...büyük tehlike başlar Zorba. Bazılarının başı dönüp sayıklar, bazıları korkup yüreklerini sağlamlaştıracak bir karşılık bulmak için çırpınır ve buna Tanrı derler. Bazıları da yaprağın kenarından uçuruma sakin sakin, korkusuzca şöyle der: ‘Hoşuma gidiyor!’”

Nikos Kazancakis'in "Zorba" romanından...
 
 
Hayata iyi bakın
 
Blueman
 
13.04.2012
 

Hiç yorum yok: