5.11.07

* İstanbul'da Hayatın Güzel Anları

Bazen çok erken uyanıp, güneşin doğuşuyla birlikte sokaklarda olmak ve çevreyle bütünleşmek insana öyle bir enerji veriyor ki duygular bir şekilde paylaşılmak isteniyor. Tıpkı aşağıdaki yazıdaki gibi...

"İstanbul dışında yaşayan arkadaşlar bana kızmasınlar ama bunu yazmak zorundayım. Bu sabah sıcaktan uyuyamayıp saat 05:00’de kalktım. Her iki yanı da çınarlarla çevrili caddemizden denize doğru yürüdüm. Zaten caddenin en yukarısından bile Boğaz görünür. Sahile vardığımda minik bir taka kıyıya sürtünürcesine geçiyordu. Ne trafik, ne gürültü o erken saatte sadece denizin kokusu ve martıların sesi vardı. Sonra açıktan çocukluğumdan beri gördüğüm çok eski bir Rus turist gemisi geçti. Biz daha altı yaşımızdayken onu Boğaz’da görünce Karadeniz’de yaşayan halamızı getiriyor sanırdık. Ben kırk dokuz yaşıma geldim, o gemi hala tüyleri sararmış yaşlı bir kuğu gibi Boğaz'da süzülüyordu. Dayanamayıp Salacak'a tam Kızkulesi'nin karşısındaki sahile gidip oturdum. Tarihi yarımadanın silüeti, Marmara açıklarından İstanbul limanına girmekte olan gemilerin görüntüleri, yosun kokusu, insanın yüzüne çarpan esinti ve yine martılar o saatte öylesine güzeldiler ki insan hemen o anki duygularını yazıya, şiire dökmek istiyor. İstanbul silüetine bakarken aklıma ister istemez şairin: "Git bu mevsimde gurup vakti Üsküdar'a Cihangir'den bak" ile başlayan dizeleri geliyor. Ben tam tersini yaptım: Sabah çok erken Üsküdar'dan karşılara baktım. Yeni doğmuş güneşin ışıkları Cihangir'in evlerinin camlarında masalsı görüntüler oluşturmuştu. Bu kadar çok memleket gezdiğim halde İstanbul kadar güzel başka bir kent göremedim. Bu şehirde insan günün hemen her saati denizle, martılarla, yosun kokusuyla, balıklarla, dünyanın dört bir yanından gelip ya transit geçen, ya da liman yapan gemilerle akraba gibi oluyor. Günün koşuşturmacası içince farkına varamasak da oradalar. Hele şehir hatları vapurları arkalarında beyaz köpükler bırakarak iskelelerde manevralar yapmaya başlayınca İstanbullular olarak ne kadar şanslı olduğumuzu anladım. Şirin birer oyuncak gibi Boğaziçi’nde süzülen bu güzelim vapurları bizden almamalarını diliyorum. Hepinize önerim ise: Nerede yaşarsanız yaşayın bu güzel yaz günlerinde bir sabah erken saatlerde, sıcak basmadan ortalık kalabalıklaşmadan gelip Salacak'da Kız Kulesi’ne karşı oturup tarihi yarımadayı, vapurları, martıları seyredin, bir çay için. Buna gerçekten değiyor çünkü.
Sevgiler.
Mehmet Ünver"

Hayata iyi bakın

Blueman

13.07.2005

Hiç yorum yok: