5.11.07

* Kasım dolunayı ve nehir

................

Usta şöyle yanıtladı:

“Bir zamanlar büyük billuri bir ırmağın dibinde bir köy dolusu yaratık yaşardı. Irmağın akıntısı hepsinin üzerinden sessizce geçerdi. Gencinin, yaşlısının, zengininin, yoksulunun, iyisinin, kötüsünün üzerinden kendi yoluna giderdi, yalnızca kendi billurluğunu bilirdi.
Her yaratık kendisine göre bir yöntemle ırmak dibindeki dallara ve kayalara sıkıca tutunmuştu, çünkü yaşama biçimleriydi tutunmak ve doğumdan beri bildikleri tek şey akıntıya karşı durmaktı.

Fakat bir yaratık sonunda şöyle dedi: ‘Tutunmaktan yoruldum. Gözlerimle göremememe rağmen akıntının nereye gittiğinin farkında olduğuna güveniyorum. Şimdi kendimi bırakacağım ve beni gittiği yere götürmesine izin vereceğim. Yoksa tutunarak sıkıntıdan öleceğim.’
Öteki yaratıklar gülerek şöyle dediler: ‘Ahmak! Kendini bıraktığın anda o taptığın akıntı seni kayaların üzerine vurup parçalar, böylece sıkıntıdan daha çabuk ölürsün.’
Ama bu yaratık onlara aldırmadı ve derin bir soluk alarak kendini bıraktı. Daha o anda akıntı onu yuvarlayıp şiddetle kayaların üzerine vurdu.

Ancak zaman içinde yaratık tutunmayı yine reddedince, akıntı onu dipten havalandırdı, bu kez yara bere almamıştı.

Irmağın daha aşağılarında yaşayan ‘tutunmayan yaratığın’ yabancı olduğu başka yaratıklar bağrıştılar: ‘Mucizeye bakın! Bu yaratık bize benzemesine rağmen uçuyor! Hepimizi kurtarmaya gelen Mesih’e bakın!’

Akıntıyla sürüklenen yaratık şöyle dedi: ‘Ben sizden daha fazla Mesih değilim. Irmak bizi özgürce havalandırmaya dünden razı, yeter ki biz bunu göze alalım. Gerçek görevimiz bu yolculuk, bu serüven.’

Ama onlar kayalara tutunmaya devam ederek, daha fazla ‘Kurtarıcı!’ diye bağırmayı sürdürdüler.

Tekrar baktıklarında gitmişti. Onlar da bir Kurtarıcı üzerine efsaneler uydurarak bir başlarına kaldılar.”

...............................

Richard Bach’ın “Mavi Tüy” adlı kitabından

Hayata iyi bakın

Blueman

16.11.2005

Hiç yorum yok: