2.11.07

* Şubat dolunayı

"...Önünü görmek için ışığa ihtiyacı yoktu. Daha önce de, gündüzün yürürken de saatlerce gözlerini kapayıp burnunun gösterdiği yöne gitmişti. Çevredeki manzaranın çarpıcı renkleri, görmedeki göz kamaştırıcılık, birdenbirelik, keskinlik acı veriyordu. Ama ayışığına bir diyeceği yoktu. Ayışığı renk nedir bilmiyor, sadece arazinin dış çizgilerini biraz gösteriyordu. Ortalığı kirli bir griyle örtüyor, bir gece boyunca bütün canlılığı boğuyordu. Bu, içinde kimi zaman gri tarlalara bir gölge gibi düşen rüzgardan başka hiçbir şeyin kımıldamadığı çıplak toprağın dışında hiçbir şeyin yaşamadığı, kurşundan dökülmüşe benzer dünya, Grenouille'in varlığını hoşgörüyle karşıladığı tek dünyaydı, çünkü ruhunun dünyasına benziyordu."


Patrick SÜSKIND'ın "Koku" adlı romanından...


Romandaki Grenouille karakteri dünyayı sadece kokular vasıtası ile algılayabilecek kadar koku alma yetileri gelişmiş, gözleri kapalı halde bile etrafını kokular yoluyla "görebilen" bir karakterdir. Aynı zamanda insanlardan kaçan, tamamen kendi yarattığı dünyada yaşama arzusunda olan, bir film ya da kitapta rastlanabilecek en ilginç karakterlerden biri... Yukarıdaki pasaj onun karanlık iç dünyasını yansıtan bir bakış açısını yansıtmasına rağmen, benim için, dolunay zamanları içimde uyanan duyguların bir açıklamasını daha bulma şansı yarattı...
Günlük hayatın binbir renkle dolu, algılarımızı sürekli uyaran çevresel faktörlerin gözlerimizi, kulaklarımızı ve dolayısıyla beynimizi devamlı meşgul eden "kirliliğine" rağmen, dolunay ışığının tüm nesneleri gümüşi bir grilikte gösteren o dingin ve gizemli aydınlığı, su üzerinde oluşan transa geçiren ayışığı yansımaları tüm bu uyaranları en aza indirerek, hayal gücümüzü çalıştırıyor. Beynini meşgul eden tüm o günlük meseleleri bir an için bir kenara bırakıp, kendini iç dünyasına doğru gizemli bir yolculuğa çıkarmayı vaad eden bu hoş dinginliğe terkedenler için harika bir fırsattır bu... "Gerçek" (olduğunu sandığımız bir) dünyanın içinde, bir "hayal" yolculuğuna çıkmak... Hani "gerçek" dünyadan sıyrılıp, karanlık bir sinema salonuna girip bir göz yanılsamasından oluşan bir film seyretmek, film süresinde kimbilir hangi zamanda, nasıl da değişik dünyalarda dolaşmak ve sonra "gerçek" dünyaya geri dönmek gibi... Arınmak ve rahatlamak, yeniden enerji dolmak için bir fırsat...

Hayata iyi bakın

Blueman

23.02.2005

Hiç yorum yok: