30.11.07

* Temmuz dolunayı

Başımı uzatıp bir bakıyorum usulca.
Kimse farketmiyor önce.
Ne kadar uzun zamandır yapıyorum bunu artık hatırlamıyorum bile.
Ama her defasında aynı çekingenlik, aynı mahçup ifade.
İşte yine farkettiler varlığımı.
Ve yüzüm kıpkırmızı oldu yine.
Yapacak birşey yok, geldim yine buradayım işte.
Ama beni farkedenler o kadar güzel tepkiler veriyorlar ki cesaret geliyor bana da.
Hayranlık dolu ifadelerle gülümsüyorlar bana.
Birbirlerine gösteriyorlar beni.
Onların sevgi dolu bakışlarıyla iyice kendime geliyorum.
Atıyorum ürkekliğimi ve hatırlıyorum ne çok sevildiğimi.
Yüzümün rengi kendine geldi, artık daha da parlıyorum, onlara daha da yakın olabilmek için.
Keyifli sofralar kurulmuş deniz kıyılarında, şarkılar ve kahkahalarla bezenmiş.
Sakin köşelerde aşıklar sarılmış birbirlerine her zamankinden de güçlü duygularla belki de.
Böyle yaz akşamlarını daha çok seviyorum galiba, sokaklarda, bahçelerde, kıyılarda daha rahat kıyafetleriyle, daha çok insan.
Dokunuyorum saçlarına, yüzlerine.
Hele bir de gözgöze gelirsek, uzun uzun bakışıyoruz birbirimizle.
Işıldıyorum o güzel gözlerde.
Tül perdelerin rüzgarda hafifçe dalgalandığı pencerelerden, balkon kapılarından içeri süzülüyorum.
Bazen uyuyan güzellerin saçlarını okşuyor, bazen sevişen çiftlerin çıplak bedenlerinde onlarla birlikte dansediyorum.
Efkarlı ruhlar bir nefes daha çektikleri sigara dumanını paylaşıyorlar benimle.
Şarap kadehleri kalkıyor şerefime, kan kırmızısı bir kadehin içinde buluyorum kendimi.
Bir elim kutupların buz gibi soğuğundayken, diğeri Afrika’nın gündüzleri çayır cayır yanan savanlarının yeni yeni ılıyan toprağında.



Kah tropikal kuşağın nemli bir ormanında bir gece avcısıyla gözgöze geliyorum, kah buz gibi olmuş çöl kumlarının üzerinde yuvarlanıyorum.
Avının sıcak etine dişlerini iştahla geçiren aslanların tüylerini parlatıyorum.
Okyanusun ıssız ve karanlık derinliklerinde başlarını bana doğru uzatan dev cüsseli balinaların karaltıları suyun altında süzülüyor. İyice sokuluyorum ve zifiri karanlıkla loş aydınlık arasındaki çizgide buluşuyorum onlarla. Derinden gelen iniltiler, gizemli aşk şarkılarına dönüşüyor sanki.
Hala bazı insan toplulukları bana tapınır, davul seslerinin yankılandığı ormanda ateşler yakıp, etrafında danslar ederken, teknolojinin her türlü nimetinden yararlanan, yaşamın hızla akıp gittiği büyük şehirlerde, o ışık kalabalığı içinde varlığımı bile farketmeyen de öyle çok insan var ki.
Saatler gece yarısını birkaç saat geçti.
Yeryüzünde sesler giderek azalıyor.
Tek başımayım, ama yalnız değilim.
Uyumadan önce bana bakıp sessiz hayaller kuran birkaç kişi daha.
Sonra ağustos böceklerinin şarkıları ve ağaçları hışırdatan rüzgarın sesi.
Bir kurt başını göğe doğrultup uluyor, sanki böyle gecelerde daha da fazla zevk alır gibi.
Sonra bir horoz ötüşüyle başlar vedam...
Ve ağaran tan yerinde eriyip gider koca gövdem.
Keyif aldım yine bu geceki yolculuğumdan da...
Tekrar buluşmak umuduyla, bir ay sonra...
Tüm o rengarenk canlılarıyla...
Milyarlarca insanı ve hepsi de birbirinden farklı yaşamlarıyla...
Seviyorum bu muhteşem gezegeni...
Takılıp kalmam ve gidemememden belli...

Hayata iyi bakın

Blueman
30.07.2007

Hiç yorum yok: