1.12.06

* Filmlerdeki Hayat – 10

“Good Will Hunting” adlı filmde, dahi bir gencin (Matt Damon) topluma uyumsuzluklarını, iç dünyasındaki firtınaları çözümlemeye çalışan bir doktorla (Robin Williams) olan bir diyaloğu...

Genç, doktorun odasına ilk girdiğinde onun yaptığı ve fırtınalı bir denizde kayığıyla tek başına mücadele veren bir balıkçı tablosunu görür ve bu resmi, “Bence bu balıkçı sensin, hayatında büyük bir hata yapmışşsın ve o hatadan kaçıp kurtulmaya çalışıyorsun. Yoksa yanlış kadınla mı evlendin? Evet evet yanlış bir kadınla evlendin ve bu hata hayatını mahvetti değil mi?” şeklinde yorumlayarak doktorun çok sinirlenmesine neden olur. Doktor genci odasından kovar. Daha sonra bir parkta, göl kenarındaki bir bankta otururlarken şu konuşma geçer aralarında:

Sean (Doktor): - Geçen gün bana söylediklerini düşündüm, yaptığım resmim hakkında...

Will (Dahi genç): - Eeee...

Sean: - Neredeyse bütün gece bunu düşünerek uyuyamadım. Sonra bir şeyi anladım ve derin, huzur dolu bir uykuya daldım ve ondan beridir de bu konuyu hiç düşünmedim. Biliyor musun o gece neyi farkettim?

Will: - Hayır

Sean: - Sen sadece bir çocuksun. Söylediklerin hakkında en ufak bir fikrin yok.

Will: - Şimdi sana teşekkür mü etmeliyim?

Sean: - Önemli değil. Sen hiç Boston’da bulunmadın.

Will: - Yoooo...

Sean: - Tamam, sana sanat hakkında sorular sorsam, muhtemelen bana şimdiye kadar yazılmış tüm sanat kitapları hakkında ayrıntılı bilgiler verebilirsin. Michelangelo, onun hakkında çok şey bilirsin. Hayatı boyunca yaptığı çalışmalar, politik istekleri, o ve Ortodoks papaz, cinsel eğilimleri, tüm eserleri vs. değil mi? Ama bahse girerim ki Sistine Kilisesi’nin neye benzediğini bana anlatamazsın. Gerçekte hiçbir zaman orada durup da o güzelim tavanı seyretmedin. Görüyor musun? Sana kadınları sorsam, bana muhtemelen kişisel olarak beğendiğin kadınların bir listesini verebilirsin. Hatta birkaç defa onlarla sevişmiş de olabilirsin. Ama bana bir kadının yanında uyanmanın ve gerçekten kendini mutlu hissetmenin nasıl bir duygu olduğunu anlatamazsın. Sen sert bir çocuksun. Sana savaşı sorsam, büyük ihtimalle, uh... bana nutuklar atabilirsin değil mi? Ama sen hiçbir savaşın içinde olmadın. Sen asla en iyi arkadaşının kafasını kucağında tutup, sana yardım isteyen gözlerle bakarak son nefesini verişini izlemedin. Sana aşkı sorsam, bana büyük ihtimalle bir şiir yazabilirsin. Ama asla bir kadına bakıp tam anlamıyla incinebilir hissetmedin kendini, acı çekmedin. Sadece bakışlarıyla seni yüceltebilecek veya yerle bir edecek bir kadın tanımıyorsun. Sanki Tanrı yeryüzüne sadece senin için bir melek göndermiş gibi hissedersin. Seni cehennemin derinliklerinden kurtarabilecek bir melek... Ve bilmezsin o kadının meleği olmak ve sonsuza kadar orada olacak aşkına sahip olabilmek nasıldır. Herşeyde... Kanserde... Ve asla bilemezsin onun ellerini tutarak iki ay boyunca bir hastane odasında ayakta uyumanın ne demek olduğunu... Sen gerçek kaybın ne olduğuunu bilmezsin, çünkü bu, bir şeyi kendinden daha fazla seversen gerçekleşir. Bahse girerim sen hiçbir zaman bir şeyi bu kadar fazla sevmeye cesaret edemedin. Sana bakıyorum; akıllı, kendine güvenen bir erkek görmüyorum. Kendini beğenmiş, korkak bir çocuk görüyorum. Ama sen bir dahisin Will. Bunu kimse inkar edemez. Kimse senin derinliklerini anlayamaz büyük ihtimalle... Ama sen yaptığım bir resmi gördüğün için hakkımda herşeyi bildiğini iddia ediyorsun ve kahrolası hayatımı paramparça ediyorsun. Sen bir yetimsin değil mi? Sadece Oliver Twist’i okudum diye hayatının ne kadar zor olduğunu, nasıl hissettiğini bildiğimi düşünebiliyor musun? Bu sana mantıklı geliyor mu? Şahsen benim hiç umurumda değil, neden biliyor musun? Senden, bir kitaptan öğrenemeyeceğim hiçbir şeyi öğrenemem. Sen kendin hakkında, kim olduğun hakkında konuşmadıkça... Ve ben hayran kaldım. Ben varım. Ama sen bunu yapmak istemiyorsun, değil mi dostum? Söyleyebileceklerin hakkında dehşete düşüyorsun.
...............................................

Evet şurası açık ki, “hayatı anlayabilmek, onu içimize sindirebilmek ve güzellikleri doyasıya yaşayabilmek için zeki, bilgili, kültürlü, çok okumuş, akıllı, üniversite mezunu vs. olmak yetmiyor galiba” diye düşünmeden edemiyor insan...

Hayata iyi bakın

Blueman

16.12.1998

Hiç yorum yok: