1.12.06

* Filmlerdeki Hayat – 3

Geçen sene İstanbul Film Festivali’nde gösterime sunulan İngiliz filmi “Brassed Off”, işlerini kaybeden maden işçilerinin mücadelelerinden, evlilik, aile ve toplum hayatlarından örnekler verir. Hükümetin kapatma kararı aldığı bir madende çalışan ve aynı zamanda madenin bandosunda çalan insanlar işten atılmanın stresini ve bunun getirdiği maddi ve manevi zorlukları yaşamaktadırlar. Bandonun şefi yıllardır madende çalışmaktan dolayı ciğerlerinden hasta olan, işinden olmaktan dolayı da diğerleri gibi acı çeken, fakat tüm bunlara rağmen, ülkenin her yanından bu tip bandoların katılacağı ulusal müzik yarışmasına katılmak ve başarılı olmak için yanıp tutuşan yaşlı bir kişidir. Çalanlara hep “Hayatta en önemli şey müziktir.” demekte ve onları yarışma için motive etmeye çalışmaktadır.



Bir gün şef hastalığından dolayı hastaneye kaldırılır ve durumu kritikleşir. Bandoda yer alan şefin oğlu ise gerçekten iç burkan bir durumdadır. İşini kaybetmiş, maddi ve manevi sorunlardan ötürü karısı ile arası açılmış ve karısı çocukları da alıp evi terk etmiş, tüm eşyaları da beraberinde götürmüştür. Genç adam ek iş olarak, çocukların doğum günlerinde palyaçoluk yapmaktadır. Babasının da hastanede olduğu günlerden birinde artık tüm bu acılara dayanamaz ve kendini eskiden çalıştığı madendeki kulelerden birine asar. Kuledeki ipin ucunda sallanan bir palyaço görüntüsü çok etkileyicidir. Son anda kurtarılan genç babasının yattığı hastaneye kaldırılır. Babası yattığı yataktan başını kaldırdığında, koridordan geçen sedyedeki kişinin palyaço ayakkabılarını görür ve oğlunun yanına koşar. O unutamadığım sahnede baba oğul hasta ve bitkin bir vaziyette bir bankta oturmaktadırlar. Oğlu babasına başına gelen olayları ve tüm bunların artık kendisine çok ağır gelmekte olan etkilerini anlatır ve “Sense hala hayatta en önemli şeyin müzik olduğunu söylüyorsun” diye bağırır. O sırada koridordan geçmekte olan bir hastabakıcı, babasını kastederek gence “Pardon bu adam sizi rahatsız mı ediyor?” diye sorar. Genç de aynı hışımla ona şu cevabı verir: “Tabii ki rahatsız ediyor, o benim babam...”

Hepimiz bizi anlamadıkları, bizle çok uğraştıkları veya hareketlerimizi eleştirdikleri için zamanında anne ve babalarımıza kızmışızdır. Ama eğer bizler şekil verilmesi gereken birer hamursak, bu hamurlara şekil vermek için onları yoğuran, çekiştiren, bastıran anne ve babalarımızın aslında ne denli doğal ve ne denli yüce bir iş yaptıklarını o kadar çarpıcı bir şekilde hissettiriyordu ki bu sahne...

Hayata iyi bakın

Blueman

04.12.1998

Hiç yorum yok: