17.8.07

* Taze suaygırı derisi (Nijerya)

Günlerden bir gün, bir Afrika ülkesinde bulunan bir Büyükelçilik’e ilginç bir mektup ulaşır. Mektupta o ülkede “taze suaygırı derisi”nin bulunup bulunamayacağı, bulunması halinde büyük miktarlarda iş hacminin yaratabileceğinden bahsedilmektedir. Elçilik görevlileri gözlerine inanamaz, mektubu tekrar okur, çeşitli geyikler çevirir ve yazılanları ciddiye almaz, güler geçerler. Ancak görev gereği Sayın Büyükelçiye de mektuptan bahsetmek gerekmektedir. Esprili, aksi ve iş bitirici (!) kişiliği ile etrafına nam salmış Büyükelçi, mektubu okur, gözlüklerini ciddi bir ifade ile çıkarır ve hemen gereken emirleri yağdırmaya başlar:

- Hemen taze suaygırı derisini bulun, içine zürafa ossuruğu da koyup gönderin…

Anlayacağınız kimse mektubu ciddiye almamış, dalga geçmiştir. Ancak gerçek daha sonra anlaşılır. Mektubu gönderen işadamının sevgili eşi kanser hastalığından muzdariptir ve birileri onlara taze suaygırı derisinin iyi geleceğini söylemiştir. Son bir umut bu şansı da değerlendirmek isteyen işadamı, ülkeye birini gönderip derileri aldırmaya da razıdır.
Neyse efendim, hemen elçilik görevlileri araştırmaya girişirler. Ancak çok zor da olsa sadece kuru suaygırı derisi bulunabilir. Yalnız bunun kurusu değil tazesi işe yaramaktadır. Bir gün elçilik şoförlerinden (yerli halktan) birine sorulur ve adam şunları söyler cevap olarak:

- Aaaa evet suaygırı derisi bulurum ben. Hem de tazesini. Ama şu sıralar suaygırı bulmak çok çok zordur. Bu mevsimde onlar suyun üzerine çıkmaz, hep suyun altında olurlar ve görülmezler. Ancak bir büyücü kullanmak gerekir (orada bu büyü olayına “Juju” denmektedir). Büyücü suaygırına dönüşür ve suyun altına girer. Bu sırada avcılar dışarıda mızrakları ile beklemektedir.
Bu arada bir elçilik görevlisi hınzırca sorar tabii:

- E sudan dışarı çıkan suaygırının büyücü olup olmadığını nasıl anlıyor avcılar? Bu arada büyücüyü vurmasınlar yanlışlıkla…

- Büyücü suaygırı şeklinde dipte gezinirken rastladığı diğer suaygırını dirseğiyle dürter, rahatsız eder. O da dışarı çıkarır başını. Bu arada eğer büyücü de dışarı çıkarsa, hemen avcılara kaş göz hareketi ve eliyle işaret ederek diğer suaygırını gösterir. Böylece o vurulmaz.

Şoförün tüm bunları büyük bir ciddiyetle ve tam bir inançla anlatması, dinleyicilerin ise içlerinden kıs kıs gülmeleri ne hoş bir tezat ve ne garip bir kültür farklılığı yaratır değil mi sayın okurlar…

Bunca kötü habere, üzerimize üzerimize gelen tüm dehşete ve endişelere rağmen gülümsemekten vazgeçmediğimiz bir haftasonu ve hayat dilerim.

Hayata iyi bakın

Blueman

20.09.2001

Hiç yorum yok: