16.8.07

* Şubat dolunayı

Sonsuz karanlığın içinde öylece sessiz duruyordu.

Çoğu zaman kendini ölesiye yalnız hissediyordu bu, hiçbir sesin, hiçbir esintinin ve hiçbir canlının bulunmadığı karanlık sonsuzluğun içinde... Öyle ki bazen alıp başını gitmek isterdi uzaklara; “oralarda belki dost bir ses, bir nefes veya birazcık olsun neşe bulabilirim” diye düşünürdü, ama gidemezdi. Günleri hep o uzaktan hayran hayran seyrettiği masmavi, binbir türlü canlının yaşadığı, milyonlarca sesin ve kokunun birbirine karıştığı, eğlenceli, büyük, sıcacık dünyaya özlem duyarak geçerdi. Bir de kendine bakıyordu sonra ve suyu olmayan denizlerinden, kupkuru ve cansız kırışık yüzünden ve soluk renginden başka bir şey göremiyordu.

Gözü hep eski aşkındaydı. Bir zamanlar birlikteydiler ne de olsa. Her an yanyana, birlikte ve hatta içiçe... Ama bir gün bir daha hiç buluşmamacasına ayrılmışlar, yüzyıllar boyunca sadece ona ait ve onun bir parçası olarak yaşadığı “parçasından” binlerce kilometre uzak düşmüştü işte. Bu korkunç ve belki de sonsuza kadar sürecek bir yalnızlık, bitmek bilmez bir işkenceydi onun için. Bu sonsuz hasret ve aşk acısını hak etmek için ne yapmıştı acaba?

Bazen kendini çok çaresiz hisseder, iyice karanlığa gömülür ve kimselere göstermek istemezdi o güzel yüzünü. Kimse de bilmezdi o karanlığın içinde neler yaptığını, çektiği yalnızlık ve acıların kalbinden taşıp gözyaşları şeklinde çağladığını. Pek çoğunun haberi bile olmazdı zaten birkaç gün ortadan kaybolduğunda ve acılarına gömüldüğünde. Ama bazı zamanlar da içindeki özlem her gün, her gece giderek öylesine büyürdü ki, en sonunda yüreğinde kabarıp duran özlemle güzelleştikçe güzelleşir, ezeli aşkının dikkatini çekmeyi birkaç gün için de olsa başarabilirdi. Mavi sevgilisi de onun bu güzelliğini görmezden gelemez, binlerce yıldır asla unutmadığı sevgilisine, bunca zamandır ayrı kalmış da olsalar hep kendine sadık kalmış aşkının o güzelim yüzünün çekiciliğine kapılıp ona doğru çaresizce uzanırdı. Birbirlerine mümkün olduğunca yaklaşmaya çalışır, yakınlaştıkça sanki çekim kuvveti daha da artar, herşeyleriyle birbirlerine doğru akmaya başlarlar, özlem ve hasretle yanıp tutuşurlar, ama aradaki uzaklığı ve sınırları bir türlü aşamaz ve sonunda eski yerlerine geri dönmek zorunda kalırlardı.

Ve sonra yine çaresizlik, yine gözyaşı...

Bu yüzyıllardır böyle sürdü gitti. İki sevgili asla kavuşamadılar, ama asla da tamamen ayrılmayıp, birbirlerini uzaktan uzağa hayranlıkla seyretmeye, o bir iki günlük çaresiz kavuşma ve sevişme çabalarına tekrar tekrar baştan başlamaya, birbirlerine sonsuz bir aşkla bağlı kalmaya devam ettiler.

Yalnız sevgili, bir keresinde harika mavi sevgilisinden gelen, daha sonra yıllardır bir daha hiç uğramayan habercilerin ayak izlerini her gün gördükçe, acısı daha da derinleşse bile...



Hayata iyi bakın

Blueman

08.02.2001

Hiç yorum yok: