16.8.07

* Doğada müthiş şeyler oluyor

Doğaya her baktığımda gördüğüm muhteşem özelliklere, yeteneklere ve kusursuz dengeye yeniden hayran kalıyorum, şaşırtıcı özelliklerini öğrendiğim canlılara hayret ediyorum.

Ne olursa olsun tüm canlılar öylesine güzel ve mükemmeller ki...

Hayvanların ilgimi çeken bazı özelliklerini yazmak istedim. Zaman bulabilirseniz bir okuyun, size de ilginç gelecektir.

- Yunusların yaydıkları ses dalgaları yardımıyla haberleşme ve algılama yetenekleri çok üstün seviyelere ulaşmış. Yunus araştırmacısı olan bir bayan bir gün havuza girip yunusları incelediği sırada bir yunus yanına yaklaşarak her zamankinden daha uysal bir biçimde kadının karnına doğru yanaşıyor ve ses dalgaları yayıyor. Günler sonra kadın hamile olduğunu öğreniyor.
- Köpekbalıkları sadece ileri doğru yüzebiliyor, geri geri gidemiyorlar. Ve yaşamak için mutlaka yüzmeleri gerekiyor, çünkü solungaçlarından su akışı gerçekleşmezse soluk alamıyor ve boğularak ölüyorlar. Bu yüzden her sene balıkçı ağlarına takılarak binlercesi boğuluyor.
- İnsanların kulaklarında 6 adet kas bulunurken, kedilerinkinde 24 adet bulunuyor ve bu sayede kulaklarını birbirinden bağımsız biçimde her yöne doğru oynatabiliyorlar. Gözlerinde de geceleri ne kadar az olursa olsun ışığı alıp güçlendirerek yansıtan bir tabaka mevcut ve bu sayede geceleri müthiş bir görüş yeteneğine sahip oluyorlar.
- “Dünyadaki en büyük balık hangisidir?” sorusunun cevabı balina köpekbalığı (sadece planktonlarla beslenen çok uysal bir dev)... Zira dünyanın en büyük hayvanı olan mavi balina bir balık değil, memeli.
- Şempanzeye yakın bir tür maymun olan Bonobo maymunları arasında kendi ailesinden bireylerle (baba-kız, anne-oğul, amca-yeğen, kardeş-kardeş vs.) cinsel ilişki çok yaygın ve olağan.
- Köpekbalıkları milyonlarca yıldır evrim göstermeden günümüze ulaşmış en eski canlılardan ve yaklaşık 360 tür köpekbalığı var dünyada.
- Burunlarından kuyruklarına kadar uzanan “Lorenzini ampülleri” adındaki küçük sinir uçları sudaki canlıların yüzerken oluşturdukları elektriksel sinyalleri algılıyor ve köpekbalığı doğruca hedefe yöneliyor. Ayrıca vücutlarının iki yanında “lateral line” denen basınca duyarlı bölgelerin yardımıyla sudaki en ufak bir hareketin oluşturduğu basınç değişikliğini algılayabiliyorlar. Bunun dışında da sese ve kan kokusuna karşı çok hassaslar. Onları çeken bir başka koku da su altında işediğimiz zaman ortaya çıkıyor.
- Denize atılmış plastik bir halkanın kendisi daha yavruyken boynundan geçip yüzgeçlerine kadar ilerleyip orada takıldığı bir köpekbalığı düşünün. Sürekli ileri doğu yüzdüğünden bu halkadan hayatı boyunca kurtulamıyor. Ve kendisi büyüdükçe halkaya sıkışıyor ve plastik yavaş yavaş etine geçmeye başlıyor.
- Hamster besleyen hiç oldu mu bilmiyorum ama yavruladığı zaman eğer dikkatli olmaz da yemek vermek için elinizi kafesten içeri sokarsanız ya da bir yavruyu ellerseniz anne hamster insan kokusu sinmiş yavrularını yiyebiliyor. Bir süre sonra yavruları ayırmak gerekiyor, çünkü zamanında ayırmazsanız yavrularını öldürüp yeme tehlikesi yine var.
- Nesli tükenmekte olan bir tropikal bölge kuşu olan tukanların müthiş renklerle bezeli gagaları gövdelerinden daha büyük.
- Albatros denen bir tür deniz kuşunun da kanat açıklığı bir uçtan bir uca 3.5 metreyi buluyor.
- En güçlü kedigillerden olan kaplanlar insanlara nadiren de olsa sadece arkadan saldırdıklarından Hindistan ve Bangladeş ormanlarına yakın bölgelerde pirinç tarlalarında çalışan çiftçiler çalışırken kafalarına arkadan bakıldığında bir yüz gibi görünecek biçimde ters olarak maske takıyorlar.
- Kutuplarda kızak çektirilen köpek grubunun bir lideri oluyor ve gün içinde iyi koşmayan bir köpek gece lider köpek tarafından ısırılarak cezalandırılıyor.
- Kazların V şeklinde uçuşlarının ardındaki müthiş mantığı daha önce okumuşsunuzdur sanırım (birbirlerinin yarattığı hava akımından yararlanarak daha rahat uçmaları, en önde gidenin yorulduğunda arkaya geçmesi, bir sorun yaşayıp uçamayacak hale gelen kaza bir kaçının eşlik etmesi ve destek olması vs.).
- En eski kedigillerden olan çitalar saatte 110 km. hıza ulaşabiliyor, ama bu hızı ancak 15 saniye kadar koruyabiliyorlar. Bu süre içinde avlarını yere yıkamazlarsa peşlerini bırakıyorlar.
- Timsahların alt çene kemikleri sabit, sadece üst çenelerini oynatabiliyorlar.
- Ortalama ömrü 3 hafta olan sivrisinekler bu süre içinde 60 kez kan alabiliyorlar ve sadece dişi olanları kanla besleniyorlar.
- Bir karınca kendi ağırlığının 4 katını rahatlıkla kaldırabiliyor.
- Fillerin sürekli kulaklarını sallamalarının nedeni kulaklarında yoğun olarak bulunan kılcal damarları havalandırarak vücutlarını serinletmeleri.
- Bazı şempanze türlerinde cinayet örneklerine rastlanıyor.
- Yılanların koku alma ve görme duyuları çok gelişmemiş. Ancak yine de zehirli bir yılanla karşılaştığımızda ani bir hareketle kaçma girişimi işe yaramayabilir. Çok yavaş hareketlerle uzaklaşmaya calışmak gerekiyor, zira ısı kaynaklarının ani yer değiştirmesine karşı çok duyarlılar. Yavaş hareket edildiğinde ise bunu algılayıp saldırmakta geç kalıyorlar.
- Kafasını sudan çıkarabilen tek köpekbalığı Büyük Beyaz Köpekbalığı. ABD’de her sene, en çok korkulan tür olan Büyük Beyaz’ın saldırısıyla hayatını kaybedenlerin sayısı arı saldırı nedeniyle ölenlerin sayısından daha az. Büyük Beyaz suyun altından yukarı doğru baktığında sörf yapan veya yüzen insanların görüntüsünü fok veya ayı balığı ile karıştırıyor ve o yüzden saldırıyor. Ama ilk ısırıktan sonra tekrar saldırmıyor, çünkü oldukça yağlı olan ayı balığı etini sevdiğinden insan etine rağbet etmiyor. Ölümler daha çok kan kaybı ve şoktan oluyor.
- Yunusların neden sudan fırlayıp taklalar attıkları, balinaların neden toplu olarak kıyılara vurup, tekrar derinlere açılmayı istemedikleri, fillerin öleceklerini nasıl olup da anladıkları ve toplu mezar olarak seçtikleri bir bölgeye gidip orada öldükleri, köpekbalıklarının niçin kanser olmadıkları vs. ise hala araştırılıyor.

Deve yavrusu annesine soruyor: “Anneciğim neden ayaklarımızın altı dümdüz bizim?” Annesi “Çölde yürürken kuma batmamamız için” diye cevap veriyor. Bir süre sonra yavru deve koşarak annesinin yanına gelip yine soruyor: “Anne bizim kirpiklerimiz niye böyle uzun uzun?” Annesi biraz bıkkın bir şekilde cevap veriyor: “Çölde gözlerimize kum kaçmaması için”. Yavru deve yine oyun oynamaya gidiyor, ama geri dönmesi uzun sürmüyor: “Anne peki bizim neden hörgüçlerimiz var böyle?” Annesi artık bunalıyor sorulardan: “E yavrum çölde uzun süre susuz kalmaya dayanabilmek için” Bunun üzerine yavru deve biraz da hüzünle soruyor son kez: “Ama anne o zaman niye hayvanat bahçesindeyiz biz?”

Çok sevdiğim bir fıkra daha vardı: Hırsız ev sahiplerinin evde olmamalarından yararlanıp çok lüks bir villaya giriyor gece yarısı. Karanlıkta el feneri yardımıyla ilerlerken yukarılarda bir yerden acaip bir ses duyuyor: “Seni görüyorum, İsa da seni görüyor...” Şaşkına dönen ve ürperen hırsız sesin nereden geldiğini anlayamadan ses yine duyuluyor: “Seni görüyorum, İsa da seni görüyor...” Hırsız iyice tırsmış şekilde el fenerinin ışığını etrafta gezdirince bir kafes içinde bir papağan olduğunu görüyor ve sesin ondan geldiğini anlayınca derin bir “Ohhh” çekiyor. “Aman canım görsen ne olacak, sen zararsız bir papağanmışsın neyse ki” diyor. Papağan ise şöyle karşılık veriyor: “Evet ben bir papağanım ama İsa bir doberman...”

Hayata iyi bakın

Blueman

17.07.2000

Hiç yorum yok: